26 Aralık 2016 Pazartesi

SANTA CLARA-VILLA CLARA / KÜBA


SANTA CLARA-VILLA CLARA / KÜBA (06 Şubat-18 Mart 2016)

Küba’nın kalbi Santa Clara’da atıyor diye bir yorum duyarsanız inanın abartmıyorlar. Ben kendi adıma Ernesto Che Guavera’nın ruhunun hala orada olduğu düşüncesindeyim. 


Küba kültürünün  yaşamaya devam ettiği, sadece turistlerin değil halkın da doyasıya yaşadığı, eğlendiği bir yer. Biz Santa Clara’da bir hafta sonumuzu geçirdik. Cuma akşamından pazartesi’ye kadar oradaydık.






Merkez park ve etrafındaki binalar restore edilmiş durumda.







Hotel Santa Clara Libre modern tarzda yapılmış bir bina ancak “bu binanın burada ne işi var” diye düşünüyorsunuz. Genel görüntüyü fazlasıyla bozuyor.


Burada (merkezde) bulunan dekorasyon müzesini gezebilirsiniz (kişi başı 2 CUC). Ayrıca bu müzede akşamları ücretsiz klasik müzik konserleri de veriliyor. Biz cumartesi akşamı bir konsere katıldık. Muhteşem bir konserdi.



Aynı grubun sonraki gün çalacakları restoranı öğrenip Boulevard caddesine tekrar bu grubu dinlemeye gittik. Muhteşemdiler. Umarım onlara rastlarsınız. Boulevard caddesindeki restoranlar oldukça kaliteli. Burada yemek yiyebilir bir şeyler içebilirsiniz.



Park civarında güvenliği sağlamak üzere çok sayıda güvenlik görevlisi mevcut. 41 günlük gezimiz sırasında dilenci görmediğimiz tek şehir diyebilirim. İnsanları çok sıcak kanlı ve yardımsever. Birlikte fotoğraf çektirmeyi de çok seviyorlar.



Arabalı oyuncak satıcılarında çocukluğunuza ait plastik bebekleri, plastik taşıt araçlarını göreceksiniz. Çocuk kitapları ve dergileri satan seyyar arabalar çok ilgi görüyor. Benim gördüğüm şehirler arasında canlı çiçek satılan tek şehir. Hem hediyelik eşya pazarının altında canlı çiçek satılan küçük bir açık pazar var, hem de merkez parkta arabalı çiçek satıcıları geziyor.  Çocukların binip gezmeleri için kullanılan keçi arabaları (at arabası şeklinde dizayn edilmiş) oldukça ilginç.







Şehri  bici taksi ile gezdik. Bizi görülmesi gereken turistik yerlerin tamamına götürdü (yaklaşık yarım gün sürdü 6 CUC).
Önce Che Guevara’nın anıtını ve Mozelesini gezdik. Bahçede bronzdan yapılmış yaklaşık 12 metre olduğu söylenen Che heykelini göreceksiniz. Oldukça kalabalık bir turist kafilesi vardı. Che’nin naaşı 17 Ekim 1997’de Bolivya’dan Santa Clara’ya getirilmiş. Ayrıca 1967 yılında Bolivya’da  savaşta ölen arkadaşları da burada yatmakta. Ben Mozele’nin içerisinde çok duygulandım. Müzede çocukluk çağından itibaren çekilmiş aile fotoğrafları, özel eşyaları, çatışmalar sırasında kullandığı silahlar, diplomaları, yazdığı mektuplar sergileniyor. Fotoğraf çekmeniz kesinlikle yasak hatta fotoğraf makinenizi içeriye sokmanıza dahi izin vermiyorlar.





Santa Clara Muharebesi sırasında Batista askerlerinin getirildiği zırhlı tren şuanda açık hava müzesi olarak kullanılıyor. Çatışmalar sırasında askeri karargah olarak kullanılan bu trenlerin içerisinde o döneme ait eşya, silah, askeri giysiler ve fotoğraflar sergileniyor. Che bu treni, tarım fakültesinden aldığı bir buldozer ile raylarını bozarak hareketsiz hale getiriyor.Tren kısa sürede ele geçirilerek içindeki subay ve askerler esir alınıyor. Ayrıca içindeki malzemelerle  gerillalara önemli bir malzeme desteği sağlanmış oluyor. Bu galibiyetten sonra Batista’nın ülkeden kaçış süreci hızlanıyor. Bu açık hava müzesinden yukarıya doğru yürüdüğünüzde Revulucıon Cafe-Museo’yu göreceksiniz. Şehre doğru yürürken sağ tarafta kalıyor. İçerisi gerçekten müze gibi. Che ve devrimle ilgili çeşitli fotoğraflar ve eşyalar sergileniyor. 




Buradan kucağında çocuk taşıyan Che heykelini görmeye gittik. İnanılmaz bir heykel. Bir heykel işte! nasıl inanılmaz olur diyeceksiniz. Heykelin üzerinde öyle muhteşem ayrıntılar gizli ki dakikalarca incelemeniz gerekiyor. Savaşın kötülüğünü barışın önemini anlatan küçük heykeller Che’nin kemer tokasından, saçlarının arasına, omuzuna kadar eklenmiş durumda. Heykele baktıkça Che’nin gelecek nesle, çocuklara olan sevgisine ve yaptıklarına hayran kalmamak mümkün değil. Bilgi bazında tarihsel süreç olarak bilmekten bahsetmiyorum. Ben gerçekten kalbinizde hissediyorsunuz.




Bu heykelin yanında ki sanat okulunu  gezmenizi de tavsiye ederim.



Savaşın yıkımını ve savaşın insanlara  hangi yollar kullanılarak empoze edildiğinin anlatıldığı dev karikatürler gerçekten görülmeye değer. Bu karikatürler Santa Clara’nın caddelerinde sokaklarında yer alıyor.











Santa Clara’yı her düşündüğümde ilk aklıma gelen salsa oluyor. Ama buradaki salsa hakikaten muhteşem. Tabii ki Küba’dasınız her yerde salsa var. Ancak neredeyse hepsi turistik. Burası farklı. Halk kendi için salsa yapıyor. Kendi için eğleniyor. Kendi için yaşıyor. Havada dansın ve eğlencenin kokusu var. Birçok dans kulübünde orta yaş ve üstü şık giyimli kendine özen göstererek dışarıya çıkmış muhteşem bay ve bayanların unutulmaz anlarına, danslarına tanıklık ediyorsunuz. Bu dans pistlerinde neredeyse yok denebilecek kadar az turist var. Halk, halk şarkıcılarını dinleyip onlara danslarıyla eşlik ediyor. Hepsi çantalarında romlarını ve plastik bardaklarını getirmişler (plastik bardağı sadece burada gördüm).
Bize çok samimi davrandılar. Zannedersem o gece tek yabancı bizdik. Dillerini bilmesek de onlardandık. Romunu bizlerle paylaşan, bizlerle dans eden bu samimi insanlar unutulmaz izler bıraktı bizde. Gecenin sonunda muhteşem sesi ve muhteşem yorumu olan halk sanatçısı yanımıza geldi. Nasıl bulduğumuzu sorarak bize teşekkür etti ve orada bulunan bu güzel insanlar bizi alkışladılar. Hayatım boyunca yaşadığım en güzel gecelerden biriydi (mekana giriş kişi başı 2 CUC, ancak burada birlikte gezdiğimiz bici taksi şoförü biletleri bize hediye etti halk biletleri 2 CUP) Bu dans pisti bahçe tarzında açık bir mekan. Sala Teatro’nun yan tarafında.






Pazar günleri Santa Clara ayrı bir güzel. Meydanda akşama kadar ücretsiz canlı müzik çalınıyor ve herkes sokaklarda eğlenip dans ediyor. Halkın genel tavrı çok dostça. Ancak her ülkede olduğu gibi burada da rahatsızlık verenler yok mu?  Var. Biz uzun süredir Küba’da olduğumuz için temkinliydik çok kalabalık bölümlerden uzak durduk. Kontroller sıkı olsa da kalabalık dans ortamlarının içine giren turist bayanlar biraz problem yaşadılar. 








Biz burada kaldığımız casadan çok memnun kaldık. Hem temiz bir yerdi hem de sahipleri çok güler yüzlü insanlardı. (gecelik iki kişi 30 CUC, kahvaltı kişi başı 5 CUC )
(Hostel Casita B&B    Sr. Jose y Santica     Casa Colonial en el Centro  Tel: (53) (42) 272819,
53 53378498 Email: 1  Mt_alba@yahoo.es    2 hostalcasitacuba@nauta.cu  Adres: Cespedes 69 e / maceo y Union)



Şehirde gezerken müzeye benzeyen harika bir bina gördük. Gezmek isteyince buranın bir casa olduğunu anladık. İnanılmaz güzel bir yer. Casa sahibi bizi çok güzel ağırladı. Kullanılan tüm eşyalar antika. Odaları ve banyoları çok özel. Bu bina 1920’lerde bir senatör ve ailesi tarafından kullanılmış. Burada kalmak isterseniz anladığım kadarıyla önceden rezarvasyon yaptırmanız gerekiyor. Çünkü gerçekten çok tercih edilen bir yer. Burada bir gece de olsa kalmayı çok isterdim ancak rezarvasyonları doluydu. (gecelik iki kişi 35 CUC). (Hostal D. Cordero    Sr. Orlando Cordero     Leoncio Vidal 61 e/Maceo y Union.    Santa Clara, Villa Clara, Cuba. Tel: +53 (42) 206456     +53 52908036   Email: hostaldecordero@gmail.com    www.hostaldecordero.com )




























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder