25 Kasım 2016 Cuma

At ve Guanayara Şelalesi Turu / Trinidad / Küba


At ve Guanayara Şelalesi Turu / Trinidad / Küba (06 Şubat-18 Mart 2016)

Muhteşem bir tur oldu. Doğa harika. Palmiyeler, meyve bahçeleri, şeker kamışı, bal kabağı tarlaları...Yollarda ve arazide çiftlik tarzında kurulmuş küçük evlerin arasında ilerledik.



Tur rehberimiz dedesi İstanbul’dan Küba’ya gelen bir Türk (Alberto) çıktı. Türkiye hakkında bilgi sahibi olmamasına rağmen koluna El Turco (ben Türküm) diye dövme yaptırmış.
Alberto’nun Türkiye sevgisi bizi çok duygulandırdı. Bize Türkiye’de olmak istediğinden bahsetti. Türkiye ile ilgili sorular sordu. Onu tanıyan hiç kimse ona adıyla seslenmiyor. Herkes El Turco diye çağırıyor Alberto’yu. Dedesi gençliğinde Küba’ya İstanbul’dan  gelmiş ve annesi ile evlenmiş. Babasının küçüklüğünde dedesi vefat ettiği için babası Türkçe öğrenememiş. Dedesi yemek yerken boğazına takılan bir lokma yüzünden boğularak ölmüş. Dedesinin Türkçe ismini bilmediğinden söz etti. Dedesi Küba’ya gelince Alberto ismini almış. Devrim zamanında, belirlenen ve izin verilen sınırlı sayıda isimden birini almak zorundaymışlar. Bu yüzden karşınıza bir çok Alberto çıkacaktır. "Yaşasaydı 80 yaşlarında olurdu" dedi. Muhteşem bir at rehberi. Ona ulaşmak için Genini Medina ile iletişime geçebilirsiniz. Alberto’ya rastlarsanız sevgilerimizi iletin lütfen. En son "beni valizinize koyun, yanınızda Türkiye'ye götürün" dediğinde çok duygulandık. Bizim yanımızda Boğaz manzaralı bir çakmak vardı. Türkiye ile ilgili olarak ona, ancak o çakmağı verebildik.  O da bize kendi çakmağını hediye etti. Yanınızda onun için Türkiye'yi anlatan küçük bir hediye götürebilirseniz çok sevinecektir. Sen Türkiyeyi göremesen bile Türkiye'deki kardeşlerin senin resimlerini görecek, onları internete koyacağım dediğimde çok sevindi.


Bu turu bize sokakta tanıştığımız bir tur organizatörü ayarladı (Geini Medina Tel: +53 53130317). Saat 9.00 gibi bizi kaldığımız casadan atlarla aldılar. (Geini şehirler arası transfer konusunda güvenilir çıkmadı. Bizi Santiago De Cuba’ya kadar yollayabileceğini iddia etti. Ancak Santci Spiritus’ta kalakaldık. Parasını peşin ödemek gibi bir hata yapmadığımıza sevindik).  Geini sayesinde Santiago De Cuba’ya gidişimiz oldukça maceralı oldu. Burada yaşarken ilk kural peşin ödeme yapmamak. Önce hizmet, sonra ödeme.
At turunda sorun yaşamadık. Ödemeyi turun sonunda yaptık (kendisine Türk rehberi istediğinizi söylerseniz ayarlama yapacaktır).


Bir müddet ilerledikten sonra bir restorana ulaştık ( Restaurante Paraiso). Burada taze sıkılmış şeker kamışı suyunu denedik. Tadı benim hoşuma gitti. 



Yolda bir kahve içmek için mola verdik (kahve 1.5 CUC). Kahveyi tahta bir havanda döverek pişiriyorlar. Oldukça sert bir kahve.




Bir müddet daha gittikten sonra şelaleler bölgesine ulaştık. Atlarımızı ve tur rehberimizi uygun bir yerde bıraktıktan sonra bu şelalelere ulaşabilmek için patika yoldan yaklaşık 800 metre kadar yürüdük. Kuru mevsimde olduğumuz için şelalelerin suyu bir hayli azalmıştı. Orada bir buçuk saat serbest zamanımız vardı. Hindistan cevizi kabuklarını kazıklara geçirerek yaptıkları kül tabakları çok yaratıcıydı.







Dönüş yolunda sabah uğradığımız restoranda yemek yedik (bal kabağı ile yaptıkları meze harikaydı). Yemek fiyatları uygun ve yemekleri lezzetliydi. Kişi başı tur ücreti 15 CUC yemek hariç.


İnanılmaz bir deneyimdi. Atların yürüdüğü yollar, bir insanın asla yürüyemeyeceği kadar dik ve sarptı. Yularlar bizim elimizde olsa da tüm gücü ve marifeti gösteren atlar oldu. Uyum ve dengenin birleşimi. Bizi öyle zor yerlerden geçirdiler ki, ben içimden sürekli atımla konuştum. Ona kayıp düşmediği için defalarca teşekkür ettim. Kendimi biraz da kovboy gibi hissettim. Çocukluğumda izlediğim kovboy filmlerinin canlı hali gibiydi. Maalesef fotoğraf çekemedim. Çünkü göz gözü görmeyecek kadar çok toz vardı ve atımın yularlarına sıkıca tutunmam gerekiyordu.


























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder